8 Kasım 2013 Cuma

Dikkat, dikkat! Anormal bir insanı daha rapor etmek istiyorum.

 Normallik ve anormallik arasındaki fark nedir? Birine göre anormal olan şey bana normal geliyorsa, burada kim anormaldir? Anormal olmak, kişinin alışmadığı şeyleri yapmaktan mı geçer? O zaman anormal olmak demek alışılmışı aşmak demek. Alışılmışın dışında olmak demek. farklı olmak demek. ama dur bi dakika, günümüzün en büyük popülerlik  simgesi farklı olmak değil miydi? Herkesin en büyük isteği ve en büyük takıntısı farklı olmak değil miydi? E anormal olmak kötüyken farklı olmak iyiyse ve "anormallik" ve "farklılık" kavramı aslında aynı şeye denk geliyorsa... tamam kafam karıştı. o zaman düşünme tarzımızı değiştirelim.
 Bana göre tenefüslerde şarkı açıp koridorlarda dans etmek, şarkı söylemek, tuvalette asetonla oje silmek ve bu tarz şeyler gayet normal. Fakat on dakikalık tenefüsün tamamını üçgenlere ,karelere ,sinüs ve denklemlere ayırmak tamamen saçma, gereksiz ve anormal. Yanlış anlamayın, benim gereğinden fazla çalışkan öğrencilerden hoşlanmama gibi bir durumum yok. Ama sanırım ben bazı şeyleri anlamıyorum bu öğrencilerle ilgili. Onlar için hayatı aşılacak seviyeleri olan bir oyun olarak düşünüyorum. İlk seviye: Tüm ortaokul boyunca çalış ve başarılı bir lise kazan. yaptın mı? Bir tik at. İkinci seviye: Tüm lise hayatını ders çalışıp ödevlere ve sınavlarına ayır. Dört sene sonunda başarılı bir üniversite kazan. Üçüncü seviye: Gençliğinin ikinci yarısı olan ve belkide hayatının en güzel seneleri olacak üniversiteyi yeniden derslere ayır. Aman ne sürpriz! Başarılı bir iş bul. Ve Dördüncü seviye: İşte iyi ol. Hmm... Başka ne olabilir? Sanırım evlenmek, çocuk sahibi olmak var. Ama bunun için biraz sosyalleşme gerekmezmi acaba? En kötü iş evraklarıyla evlenip zımba falan doğurayım. Acaba oyun error mü verdi? Çünkü seviye dördü tamamlamak için ne yapacağımı bilemiyorum, yardım! İşte bir asosyal çalışkanın hayattaki rolü. Şimdi bana göre olması gereken yaşam oyununu söylüyorum. öncelikle, seviyeleri bir kenara at. HAYAT BİTİRİLMESİ GEREKEN BİR OYUN DEĞİL! Onu önceden planlayamazsın, geçmişe dönüp olanları değiştiremezsin. tek yapacağın şey; otur oturduğun yerde ve anı yaşa dostum. Ortaokulu iyi kötü geçmişsin, son sene belki biraz fazla kasmışsın. Ama sonuç? O çalışkan tiplemeyle aynı okuldasın. Hedeflerini yüksek tut, git ve çalış ama tüm lise hayatını ders kitaplarına gömülerek yaşayamazsın! Bir gün geometri çalışıyorsan öteki gün tüm arkadaşlarını toplayıp cadılar bayramı partisi vermelisin! Ve bence en önemli şey ne biliyor musun, bir gün evlenip çocuk sahibi olduğunda, onlara anlatacak müthiş hikayelere sahip olacak olman! Tüm lise hayatını edebiyatla matematik arasında geçirdiğini anlatmak mı, partiler,teneffüs dansları, kantin maceraları, arkadaşlarınla gezdiğin yerler, çektiğin her fotoğrafın bir anıya sahip olması, sevgililer,dostluklar ve tüm bu eğlenceli şeylerle dolu gençliğini anlatmak mı daha güzel? Tabi dipnot olarak eklersin "ayrıca çalıştım ben o yüzden istediğim yeri kazandım çocuklar" diye.. En iyisi gençliğe ve dersliğe eşit süre tanımak, ne de olsa lise güzeldir üniversite mükemmeldir... o yüzden diyeceğim şu ki illa normallik takıntın varsa ya tüm liseyi barlarda sarhoş sınavlar da bomboş geçir, ya da her dakikanı testlerde geçir... Çünkü insanlar senin bunlardan biri olmanı beklerler. onların kafalarında her şey ya siyah ya beyazdır, griye yer yoktur. Fakat biliyor musun, ikisinin ortasını bulduğun zaman her şey güzeldir aslında sana. Ben neysem oyum, anormal olmaktan gurur duyuyorum diyosan... eh bendensin demektir o zaman.